Birbirinden güzel koyları ile Ege’nin mavilikler diyarı olarak adlandırılan Bodrum birkaç senedir o kadar gelişti ki adeta mini bir kent görünümüne kavuştu. Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerin kalabalığından bunalanlar Bodrum’a yerleşmeye başladı. On sene önceki görünümünden uzak olsa da hala güzel, hala keşfedilmeye değer bir yer Bodrum. Bu sene bir değişiklik yapıp Bodrum’un bir de Nisan’ını görmek istedim ve bu halini yazdan çok daha fazla sevdim. Sarı papatyalar, gelincikler, limon ağaçları ve son demlerini yaşayan mandalina ağaçları ile harika manzaralarla karşıladı beni Bodrum. Yağmuruna da denk geldim, 30 dereceye varan sıcakta denize de girdim. Ve hazır vaktim varken uzun süredir istediğim mini bir Ege turu yapma hayalimi gerçekleştirdim!
Hiçbir plan ve program yapmadan ilk defa kendimizi özgür bıraktık ve yol bizi nereye götürürse diye yola çıkıp, harika deneyimler yaşadığımız dolu dolu dört gün geçirdik. Ege insanının misafirperverliği başka oluyormuş, bunu da anladık… Molalarımızda öyle içten ve iyi yürekli insanlarla tanıştık ki önyargılarımızı silip attık. Eğer siz de uzun süredir Bodrum’daysanız ve birkaç gün de olsa yakın bir yerlere kaçmaya niyetlendiyseniz bu yazı tam size göre! O halde öneriler benden, arabanıza atlayıp keyifli bir Ege turu için yola çıkmak sizden…
- Bodrum Gezi Rehberi
- Bodrum Yeme İçme Rehberi
- Bodrum’un En Harika 7 Koyu
- Bodrum’dan Hangi Yunan Adaları’na Gidilir?
Kıyıkışlacık ve İasos Antik Kenti
Yazının İçindekiler
Milas ilçesine bağlı küçük bir köy olan Kıyıkışlacık Bodrum’a 1 saat uzaklıkta yer alıyor. Kıyıkışlacık’a nasıl gidilir diyorsanız Milas Bodrum Havalimanı’nı geçtikten sonra sol tarafta İasos tabelasını takip etmeniz yeterli. Ancak baştan uyarayım, yolculuğunuz sandığınız kadar konforlu geçmeyebilir, çünkü ağır vasıta araçları asfaltı mahvetmiş durumda. Giriş kısmında hızınızı azaltıp tıngır mıngır ilerledikten sonra yol düzeliyor ancak viraj başlıyor. Çam ormanları arasında 15-20 dakika ilerledikten sonra burasının da kooperatif yığınına çevrilmeye başladığına tanık oluyorsunuz.
Sessiz ve huzurlu bir Ege köyü olan Kıyıkışlacık İasos Antik Kenti’ne de ev sahipliği yapıyor. Kıyıkışlacık’ın girişinde tarihi kilise ve mezar kalıntıları karşınıza çıksa da antik kenti ziyaret etmek için sahil kenarına ulaşmanız gerekiyor. MÖ 3. yüzyıla uzanan tarihi ile İasos Antik Kenti arkeolojiye meraklıysanız ilginizi fazlasıyla çekebilir. Argos’tan gelen göçmenler tarafından kurulduğu tahmin edilen antik kentte agora, tiyatro, sur kemerleri gibi yapılar büyük ölçüde korunmayı başarmış.
İasos Antik Kenti’nde yapılan kazılar sonucu ortaya çıkarılan tarihi eserler İasos Açık Hava Müzesi’nde sergileniyor. Balık Pazarı olarak da bilinen açık hava müzesini ücretsiz gezebiliyorsunuz. Sahil şeridinden biraz daha uzakta yer alan müzenin girişinde hiçbir görevliye rastlamamız ve eserlerin kaderine terk edilmiş görünümü tarihe verilen değeri bir kez daha gözler önüne serdi ne yazık ki…
İasos Açık Hava Müzesi’nin Balık Pazarı olarak adlandırılmasının nedeni ise yapılan ilk kazı çalışmalarında burada balık ticaretinin düzenlendiğinin düşünülmesiymiş. Zamanla elde edilen bulgular sonucu tarihi Roma dönemine dayanan bir anıt mezar olduğu ortaya çıkarılmış. İasos Antik Kenti’nde kadın ve erkek heykelleri, kaideler, taş yazıtlar ve mezarları yakından inceleyebilir, zaman yolculuğuna çıkabilirsiniz.
Sakin, huzurlu ve sessiz Kıyıkışlacık’ın tam karşısında Güllük Körfezi yer alıyor. Yaz aylarında Güllük’ten tekne seferlerinin de düzenlendiği Kıyıkışlacık’a Güllük’ten 20 dakikada ulaşılabiliyormuş. Pek fazla kişinin bilmediği Ege’nin saklı köşelerinden biri olan Kıyıkışlacık’ı günübirlik ziyaret edebileceğiniz biri sahilde yer alan pansiyonlarda birkaç gece konaklayabilir, salaş balık restoranlarında rakı-balık keyfi yapabilir, kafanızı dinleyebilirsiniz. Denizinden fazla bir beklentiniz olmasın, Bodrum’un cam gibi koylarından sonra içinizi açmayabilir. Tekrar tekrar gidilecek bir yer olmasa da benim gibi gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seviyorsanız Kıyıkışlacık’ı rotanıza ekleyebilirsiniz.
Mazı
Mazı öyle bir yer ki seveni de çok sevmeyeni de! Bodrum’a 1.5 saat uzaklıkta yer alan Mazı Bodrum ne kadar hareketliyse bir o kadar sakin ve dingin bir köy. Yaz aylarında Bodrum’un kalabalığından sıkılıp kendinizi Mazı’ya atmayı düşünüyorsanız Mumcular yolunun virajlarına hazır olun! Hemen gözünüz korkmasın, yeşillikler arasında ilerlerken yolun ne çabuk geçtiğini anlamayacaksınız bile… Bana kalırsa Mazı günübirlik gidilebilecek bir yer değil. Buraya gelmişken en az 1 gece konaklamanızı öneririm. Gökova Körfezi çevresinde sıralanan birbirinden güzel sekiz koya sahip olan Mazı’da konaklamak için Hurma, İnceyalı ve Çakıllı koylarını tercih edebilirsiniz. Biz Mazı’da konaklamak için Hurma koyundaki Sahil Pansiyon’u tercih ettik. İki gün boyunca her türlü iletişim aletinden uzak kalarak sadece kitap okuyup, deniz ve güneşin keyfini çıkardığımız mini tatilimizi bir türlü unutamadık… Eğer siz de kendinizi sıfırlamak, sabah denize karşı uyanıp gece cırcır böceklerinin sesi ile uykuya dalmayı düşleyenlerdenseniz Mazı Köyü tam size göre. Hele bir de eylül-ekim aylarında gelirseniz değmeyin keyfinize!
Çökertme
Çökertme denince sizin de aklınıza ünlü Ege türküsü geldi değil mi? Ama bu Çökertme o Çökertme değil:) Bahsi geçen türküdeki Çökertme Yalıkavak’ta yer alıyor. Benim bahsedeceğim Çökertme ise Bodrum’a 1 saat 45 dakika uzaklıkta olan ve daha çok mavi tur teknelerinin vazgeçilmez duraklarından biri olarak bilinen Milas’ın küçük bir köyü. Mandıra Filozofu filmini izlediyseniz buraya daha fazla aşina olabilirsiniz. Çünkü film baştan sona Çökertme’de geçiyor.
Çökertme ile tanışmamız Akyaka vesilesi ile oldu. Akyaka’ya Mumcular yolunu takip ederek gitmeyi tercih ettiğimiz için Çökertme yolumuzun üzerindeydi. Çay molası vermek üzere sahilde yer alan Rose Mary Restaurant’a uğradık. Deniz kenarında yer alan restoranın sahibi Mahir Bey 30 yıl önce Ankara’dan Çökertme’ye taşınmış. Burada hem pansiyon işletiyor hem de restoranda misafirlerini ağırlıyor. Çökertme’de sezon haziran-eylül arasında. Sahili taşlık olsa da denizi tertemiz. Günübirlik gelebileceğiniz gibi hareketli ortamlardan sıkıldıysanız birkaç gece konaklayabilir, ruhunuzu dinlendirebilirsiniz.
Çökertme’yi Mazı gibi düşünebilirsiniz. Gün boyu deniz ve güneşin tadını çıkardıktan sonra akşam denize karşı balığınızı yiyebilir, içkinizi yudumlayabilirsiniz. Muhtemelen duyacağınız tek ses cırcır böceklerinin sesi olacaktır. Çünkü etrafla birkaç restoranın haricinde hiçbir şey yapı yok. Çökertme’de gecelik konaklama fiyatları iki kişi 100-150 TL arasında. İlk buluşmamız kısa sürse de ilk fırsatta tekrar Çökertme’ye gelmeyi düşünüyorum. Özellikle İstanbul sonrasında ilaç gibi geleceğinden eminim!
Ören
Çökertme’den araba ile sekiz kilometrelik yolculuk sonrası ulaştık Ören’e. Gökova Körfezi’nin kuzeyinde yer alan Ören’e adım atar atmaz tüm güzelliği ile karşıladı bizi. Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Ören cam gibi denizi, huzur veren havası ile Gökova’nın gözde tatil beldelerinden biri. Eğer fırsatınız varsa Ören’e ilkbahar veya sonbaharda gelmenizi öneririm. Hem aşırı sıcaktan bunalmamış olursunuz hem de kalabalıktan uzak kafanızı dinleme fırsatı bulabilirsiniz. Nisan’da deniz sezonunun açıldığı Ören’de kasım ayına kadar denize girebilirsiniz.
Deniz sefasından sonra Ege’nin parmak ısırtan lezzetlerini denemek için deniz kenarına sıralanan salaş restoranlar sizi bekliyor. Taptaze günlük tutulan balıklarla birlikte enfes mezelerin süslediği sofradan kalkmak istemeyeceksiniz. Günübirlik gelebileceğiniz gibi olur da bizim gibi fikrinizi değiştirip bu keyfi uzatmak isterseniz birbirinden şirin pansiyonlardan yer ayırtabilirsiniz. Bodrum’a ortalama iki saat uzaklıkta bulunan Ören hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz Ören gezi rehberi yazımı okuyabilirsiniz.
Akbük
Ören’den Akyaka’ya doğru giderken gözleriniz hiç olmadığı kadar yeşile ve maviye doyacak. Uzun süredir bu kadar güzel manzaraya sahip bir yolculuk yapmadığım için neredeyse dört-beş kilometrede bir durup fotoğraf çektik. İşin ilginç tarafı gezimiz tam da Gökova Körfezi’nin imara açılacağı yönündeki haberlerin üzerine denk geldi. Ege’nin incisi Gökova Körfezi’ni bu kadar yeşil ve bakir görebilecek miyiz acaba?
Ören’den yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta olan Akbük’ün muhteşem güzelliğini tepeden gördükten sonra birkaç saat deniz molası vermek için koya doğru inmeye karar verdik. Ağaçların arasından aşağı doğru araba ile inerken turkuaz denizde yüzmenin hayalini kurmaya başlamıştım bile. Sahile geldiğimizde sadece biz ve karavanı ile gelen yabancı bir çift vardı. Yazın araç ile giriş ücretliymiş ancak henüz kimseler olmadığı ve sezon açılmadığı için para vermeden arabamızı park ettik.
Akbük’ün denizi tam da tahmin ettiğim gibi. Henüz bahar ayında olmamıza rağmen su hiç soğuk değil, zaten kendinizi suya bırakınca hemen alışıyorsunuz. Deniz taşlık, bu nedenle hemen derinleşiyor. Sahil de taşlık olduğu için kamp sandalyesi getirirseniz çok rahat edersiniz. Öbür türlü havlu ile uzun süre oturmak biraz zor. Akbük kampseverlerin uğrak noktalarından biri. Yemyeşil ağaçların ve masmavi denizin ortasında tüm yılın yorgunluğunu ve stresini üzerinizden atmak isterseniz çadırınızı alıp Akbük’e gelebilir veya buradaki tesisleri tercih edebilirsiniz.
Akyaka
Bodrum’a iki buçuk saat, Muğla’ya yarım saat uzaklıktaki Akyaka, Gökova Körfezi’nin doğusunda yer alıyor. Bodrum ve Çeşme’deki hareketli ortam burada kendini huzura ve sakinliğe bırakıyor. Açıkçası Akyaka’ya gelmeden önce bu kadar küçük ve şirin bir yer olduğunu hiç düşünmemiştim. Muğla’nın küçük cenneti olarak adlandırılan Akyaka’nın en önemli özelliği ülkemizin 15 sakin şehrinden biri olması. Evet, Akyaka bir cittaslow (sakin şehir) Bu nedenle burada sabaha kadar süren eğlence hayatı, beach clublar, trafik gürültüsü yerini kuş seslerine bırakmış. Sık ormanlarla kaplı olduğu için havası genellikle serin olan Akyaka son yıllarda wind surf denince akla gelen ilk yer. Yaz aylarında sörf yapmak için yerli ve yabancıların akınına uğrayan Akyaka rüzgarlı olduğu için yazın bunalmadan tatil yapma imkanı da sunuyor. Akyaka’da konaklama ve gezi deneyimlerimi kaleme aldığım yazıma göz atmak isterseniz tık tık.
Akyaka öyle bir konumda ki dilerseniz bizim yaptığımız gibi Akyaka’da konaklayıp Gökova Körfezi’nin geri kalanını keşfedebilirsiniz. Biz geri kalan rotamızı Köyceğiz–Dalyan–İztuzu Plajı şeklinde oluşturduk ve günübirlik de olsa şahane anılar biriktirdik. En kısa sürede ikinci gezimizi Marmaris-İçmeler-Turunç-Selimiye, Göcek, Dalaman’a doğru planlıyoruz. Halikarnas Balıkçısı bu sözü boşuna söylememiş: Roma’yı gör de öl, Gökova’yı gör de yaşa…
*Seyahatlerimle ilgili daha fazla fotoğraf için beni seyahatimgeldi instagram hesabımdan da takip edebilirsiniz.
*Yazı veya konuyla ilgili kafanıza takılan bir şey mi var? Düşüncelerinizi yorumlara yazarsanız çok sevinirim:)
Merhaba;
Çok detaylı ve faydalı bir paylaşım olmuş. Bodrum herkesin mutlaka görmesi gereken bir yer. Paylaşım için teşekkürler.