Alışılmışın dışında yerlere seyahat etmenin nabzımı hızlandırdığını ilk olarak Terezin Kampı ile keşfettim. Prag gezimizin bir gününü İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazi toplama kamplarından biri olan Terezin’e ayırmış ve fazlasıyla etkilenmiştim. Burada yaşanan insanlık suçuna yakından tanık olup, çekilen acıları sanki dünmüş gibi derinden hissetmiştim. Keza Mayıs ayında ziyaret ettiğim Çanakkale Şehitlikleri de öyle. Bugüne kadar en fazla etkilendiğim gezilerimden biriydi. Savaş alanları, toplama kampları, hayalet kasabalar gibi sıra dışı yerleri deneyimlemek ve burada yaşananlara yerinde tanık olabilmek farklı bir duygu. Çernobil de “dark tourist” (kara turist) damarımın kabarması sonucu ortaya çıkan bir gezi oldu. Temmuz ayı için Kharkov, Kiev ve Odessa gezisi planlamıştık. Hazır Kiev’e gitmişken uzun süredir hayalini kurduğum Çernobil turu ile birlikte hayalet şehir Pripyat’ı da ziyaret etmeliyiz diye düşündüm. Hemen bilgisayarın başına geçtim ve Çernobil turu araştırmalarına başladım. Çernobil gezisi detaylarına geçmeden önce dünyanın en büyük felaketlerinden biri olan Çernobil faciası hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
NOT: Çernobil’e ilgi duyuyorsanız HBO‘nun mini dizi serisi Chernobyl‘i mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Çernobil dizisi sonrasında bölgeye merakınız daha da artmış olacak benden söylemesi.
Çernobil Nerede?
Yazının İçindekiler
Ukrayna’nın başkenti Kiev’in 90 kilometre kuzeyinde yer alan Çernobil, Belarus sınırına ise 20 kilometre uzaklıkta bulunan bir yerleşim yeri. Günümüzde hayalet şehir olarak bilinen Pripyat Çernobil’in iki kilometre uzağına kurulmuş bir “işçi kenti”. Çernobil’e nükleer santraller kurulduktan sonra burada çalışan mühendisler ve işçiler için 1970 yılında inşa edilen Pripyat zamanında 50 bin kişilik bir nüfusa sahipti. Kırmızı güllerle çevrili olduğu için “Güllerin Şehri” olarak da adlandırılan Pripyat 1986’daki Çernobil felaketinin ardından boşaltıldı ve hayalet şehir unvanını aldı.
Çernobil Faciası Nasıl Yaşandı?
1917 yılındaki Ekim Devrimi’nin ardından SSCB içerisindeki ülkelere dahil olan Ukrayna’ ya Sovyet tipi nükleer santrallerin kurulmasına karar verildi. İlk reaktör 1977 yılında inşa edildi. Sonrasında 1978, 1981 ve 1983 yıllarında dört reaktör daha eklenerek sayıları artırıldı. Sovyet döneminde nükleer güç fazlasıyla önemliydi. Dolayısıyla dördüncü reaktör yeterli güvenlik önlemi alınmadan, aceleyle açılmıştı. Çernobil’deki nükleer santral felaketinin fitilini ateşleyen bakım testiydi. 25 Nisan’da bakım testine başlandı ve dört numaralı reaktörün gücü düşürülmeye başladı. 700 megavatın altına düşürülmesi yasak olmasına rağmen enerji seviyesi hızla düşürülmeye devam edildi. Bu testin yapılma amacı ise Soğuk Savaş korkusuydu. İsrail Hava Kuvvetleri Ruslar tarafından inşa edilen Irak nükleer reaktörünü bombalayınca, aynı saldırı olursa güç kaybının iptalinde neler olabileceği konusu Çernobil’de endişe konusu yaratmıştı.
Reaktördeki enerji seviyesi yarı yarıya azaltıldı. Güvenlik sistemi devre dışı bırakılarak güç azaltılmaya devam edildi. Reaktör bu şekilde çalışmaya devam ederken güç %0’a kadar düşürüldü. Mühendislerin çabalarıyla güç tekrar 200 megavat’a kadar getirilirken başmühendisin emriyle testin bu seviyede yapılması istendi. Oysa 200 megavatta bu testi yapmak on milyonda bir olasılığı gerçeğe dönüştürmekle eşdeğerdi. Su buharının hızla yükselmesi sonucu reaktördeki kontrol çubukları kırıldı ve ısı hızla yükselmeye başladı. Ve 26 Nisan 1986’da saat 01.23’te tarihin en büyük nükleer facialarından biri olarak hatırlanacak o an yaşandı.
Dört numaralı reaktörün gücü mühendislerin tüm çabalarına rağmen artmaya devam etti ve kısa süre içerisinde patlama meydana geldi. Güvenlik sistemi kapatıldığı için önlenemeyen patlama reaktörün aşırı ısınması sonucu ortaya çıkarken saniyeler sonra yaşanan ikinci patlama ile reaktör kapağının üstü fırlayarak havaya tam 50 tonluk nükleer yakıt yayılmaya başladı. Bu değer Hiroşima’nın 10 katına eşitti! Bölgenin etrafına ise 700 ton radyoaktif madde yayılmıştı. Elektrikler kesilmiş ve her yeri dumanlar kaplamaya başlamıştı. Patlama sonrası reaktörde çalışan 30 kişi hayatını kaybederken sayı ne yazık ki bununla sınırla kalmayacaktı.
Felaketin ardından radyasyon zehirlenmesine bağlı olarak yüzlerce kişi ölürken zehirli bulutlar Ukrayna ile birlikte Belarus ve Rusya’nın neredeyse tamamını kaplamaya başladı. Radyasyonun etkisi sadece üç ülkeyle sınırlı kalmadı. Kuzey yarım kürenin büyük bir kısmına yağmurla birlikte taşınan radyoaktif maddeler insanlarla birlikte, hayvanlar, bitkiler ve toprakta yaşamaya devam etti. Çernobil felaketinin acı yüzü ülkemizde de kendisini gösterdi. Özellikle Karadeniz bölgesindeki kanser vakaları üç kart arttı. Şu an Akkuyu ve Sinop’ta nükleer santral kurma çalışmalarına devam edildiğini düşünürsek önümüzdeki yıllarda ne tür felaketlerin yaşanabileceğini tahmin etmek güç değil.
Çernobil Turu
“Çernobil’e nasıl gidilir” diye merak edenler için öncelikle şunu belirterek başlamak istiyorum, Çernobil’e tursuz gitme şansınız yok.“Kiev’den araç kiraladım, bir bakıp gelelim” gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü Çernobil bölgesi devlet koruması altında ve buraya sadece tur şirketleri ile veya özel izinlerle giriş yapılabiliyor. Çernobil turu ayarlamak istiyorsanız öncesinde Kiev‘e geçmeniz gerekiyor. Seyahatinize Lviv, Kharkiv veya Odessa’dan başladıysanız ve Çernobil’e gitmek istiyorsanız keyifli bir tren yolculuğu deneyimi sizi bekliyor. Ukrayna’da tren yolculuğu ve tren bileti alma hakkındaki tüm detayları yazımda bulabilirsiniz. Kiev seyahati ile ilgili kapsamlı gezi rehberimi buradan okuyabilirsiniz. Kiev konaklama seçenekleri konusunda bilgi almak isterseniz Kiev’de nerede kalınır yazıma göz atmanızı öneririm.
İnternette biraz araştırma yaptıktan sonra Çernobil turu için en olumlu yorumlar Solo East Travel’a aitti. BBC, CNN gibi dünyaca ünlü kanalların da belgesel çekimi için tercih ettiği Solo East Travel 1999’dan bu yana bölgeye turlar düzenliyor. Çernobil turları iki şekilde; birincisi bizim de katıldığımız günübirlik Çernobil turu. İkincisi de bir gece konaklamalı olan tur. Çernobil turu fiyatı rezervasyon döneminize göre değişebiliyor. Biz seyahatimizin 15 gün öncesinden günübirlik turumuzu aldık ve kişi başı 79 dolar ödedik. Temmuz 2018’de dolar kuru 5 civarında olduğu için tur ücreti yaklaşık 400 TL idi. Özellikle yaz aylarında turlar yoğun olduğu için rezervasyonunuzu önceden tamamlamanızı tavsiye ederim. Tur rehberi Ukraynalı ancak tüm anlatımları İngilizce yapıyor ve gayet kolay anlaşılıyor. Çernobil gezisi için ödemenizi kredi kartı veya debit kart ile online olarak yapabilirsiniz. Ücrete öğle yemeğinin de dahil olduğunu hatırlatayım.
Çernobil gezisi için tur satın alırken gezide kullanmak üzere 10 dolar karşılığında Geiger cihazı (radyasyon ölçüm cihazı) kiraladık. Cihaz yola çıkmadan önce rehber tarafından veriliyor, tur sonunda da sizden alınıyor. Çernobil turuna katılmak için rezervasyon yaptırırken sizden pasaport bilgileriniz isteniyor ve doğruluğu kontrol ediliyor. Her ne kadar Ukrayna kimlikle ziyaret edilebiliyor olsa da Çernobil gezisine katılmayı düşünüyorsanız pasaportunuzu mutlaka yanınızda bulundurmalısınız. Pasaport olmadan Çernobil’e giriş kesinlikle yasak! Ayrıca 18 yaş altı çocuklar da Çernobil’e alınmıyor.
Çernobil Turu Hakkında Bilmeniz Gerekenler
- Çernobil gezisinde kollarınızın, bacaklarınızın ve ayaklarınızın tamamen kapalı olması gerekiyor. Şort, sandalet, askılı bluz giymek yasak. Her ne kadar yazın gitsek de sıcağa rağmen kot ve gömlek giydik.
- Çernobil ve Pripyat’ta özellikle yaz aylarında sivri sinek ve arılar oldukça fazla. Dilerseniz yanınızda sinek kovucu taşıyabilirsiniz.
- Çernobil turunda herhangi bir yere oturmak, çantanızı yere koymak, bir yere dokumak, hayvanları sevmek ve açık alanda yemek yemek yasak.
- Yanınıza sırt çantası almanızı tavsiye ederim. Dışarıdan su getirebilirsiniz.
- Tur sırasında tuvalet ihtiyacınızı gidermek için en iyi seçenek öncelikle turun başındaki benzin istasyonu, sonraki de güvenlik noktasındaki Sovyet tuvaleti. Yemek yenilen yerde de tuvalet bulunuyor, bu konuda sıkıntı yaşamıyorsunuz.
- Tur sonrasında kıyafetlerimizi ne yapacağız derseniz, makinede yıkamanız yeterli.
- Eve dönüşte güzel bir duş almayı unutmayın:)
Çernobil Güvenli mi?
Çernobil turu hakkında en fazla merak edilenlerden biri de güvenli olup olmadığı. Bölgede hala yüksek miktarda radyasyon mevcut ancak hem bölgede kısa süreli kalınıyor hem de sadece izin verilen bölgelere girilebiliyor. Şehir hayatında zaten yüksek oranda radyasyona maruz kalıyoruz. Kullandığımız cep telefonundan tutun, wireless modemlerinden, hatta seyahatlerimizin vazgeçilmez araçları uçaklarda bile radyasyon alıyoruz. MR ve röntgen çekimleri de keza aynı şekilde. Facia sonrası hala Çernobil köylerinde yaşayanlar var, üstelik topraktan ektikleri ürünlerle besleniyorlar. Sözün özü burada maruz kalınan radyasyon seviyesi düşünüldüğü kadar yüksek değil. Tur operatörlerinin her gün oraya gittiklerini, hali hazırda orada çalışan işçiler ve güvenlik görevlileri olduğunu düşünürseniz korkulacak bir şey olmadığını anlarsınız.
Çernobil ve Pripyat Gezisi Notları
Kiev gezimizin son gününü Çernobil’e ayırmıştık. Sabah yedide kalktık ve bir şeyler atıştırarak turla buluşma noktamız olan Maidan Square’deki Mc Donalds’ın önüne geldik. Buluşma saatimiz 08.00’di. Dört tane tur arabası bizi beklerken, tur rehberimiz geldi ve sırayla bizden pasaportlarımızı istedi. Elindeki liste ile pasaport bilgilerinin doğruluğunu karşılaştırdıktan sonra Geiger cihazlarımızı teslim aldık ve hemen Maidan’daki radyasyon oranını ölçtük. Cihazda oran 0.20’yi gösteriyordu. Tur rehberimiz bu değerin normal kabul edildiğini söyledi.
Yirmi dakika içerisinde Çernobil’e doğru hareket etmeye başladık. Bizimle birlikte farklı ülkelerden gelen yedi kişi daha vardı ama tek Türk bizdik. Tur rehberimiz Nazar Ukraynalı olmasına rağmen İngilizcesi gayet akıcı ve anlaşılırdı. Büyük bir heyecanla Çernobil’e doğru yol alırken tur rehberimiz bize oradaki atmosferi anlatmaya başladı. Akabinde Çernobil felaketini anlatan iki saatlik İngilizce belgeseli izlemeye koyulduk.
Kiev çıkışında yeme-içme ve tuvalet ihtiyaçları için on beş dakikalık bir mola verdik. Benzinlikte her türlü yiyecek, içecek bulunduğu için eğer kahvaltı yapmadan gelirseniz buradan istediğiniz her şeyi bulabilirsiniz. Mola sonrası Çernobil’e yaklaşırken buraya kendi rızamız ile geldiğimizi ve sonrasında oluşabilecek olaylar ile ilgili kimseyi sorumlu tutmayacağınıza dair formaliteden bir kağıt imzaladık. 8.00’de başlayan yolculuğumuz 11.00 civarında ilk güvenlik noktasına varmamızla hareket kazanmaya başladı. Burası patlamanın yaşandığı reaktöre 30 kilometrelik mesafede yer alıyordu. Çernobil’de iki güvenlik noktası bulunuyor. Dolayısıyla iki kez kontrolden geçiriliyorsunuz. İlk güvenlik noktası oldukça önemli. Eğer kurallara aykırı bir durum söz konusuysa buradan gerisin geriye döndürebiliyorlar.
Hep birlikte araçtan indikten sonra askerler tek tek isimleri saydı ve pasaportları kontrol etti. Bu esnada fotoğraf veya video kaydı kesinlikle yasak, tur rehberimiz önceden uyardığı için makineyi elimize almaya bile çekindik açıkçası. Acaba bir sorun olur mu, rahatça geçebilir miyiz derken askerler gerekli izinleri verdi ve ilk sınırdan kısa sürede geçebilmenin mutluluğu ile ayrıldık. Bu arada Nazar, tur boyunca tuvalete girmenin mümkün olmadığını söyleyerek isteyenlerin burada Sovyet Dönemi’nden kalma tuvaletleri kullanabileceğini söyledi. Her ne kadar eski olsa da tuvaletlerin pis olmamasına sevindim.
İhtiyaç molasının ardından yemyeşil ağaçların arasında ilerlemeye başladık. Çernobil deyince sizin de gözünüzde kurak, gri ve soğuk bir yer canlanıyor değil mi? Açıkçası tura katılmadan önce ben de öyle düşünüyordum, ancak Çernobil’e doğru ilerlerken bunca yıldır radyasyona rağmen böylesine sık ağaçlar ve yeşilliklerin nasıl olabildiğine anlam veremedim. Tur esnasında Nazar bu konuya değindi ve radyasyonun etkisi ile doğanın daha da coştuğunu, yolların bile neredeyse yeşillikle kaplandığını söyledi. Yol boyunca ilerlerken bir yandan da Geiger cihazımızdan ölçüm yapmayı ihmal etmedik. Radyasyon seviyesi 0.25 µSv idi. (mikrosievert)
Etrafa hayranlıkla bakarken ikinci güvenlik noktasına ulaşmıştık bile. Nazar bizlere araçta beklememizi söyleyerek evrakları aldı ve askerlerin yanına giderek gerekli izinleri aldıktan sonra artık resmen Çernobil’deydik! Bu zamana kadar video ve fotoğraflardan gördüklerimize yakından şahit olmaya başladık. Terk edilmiş ve yağmalanmış köy evlerini gördükçe ürpermeye başladım. Ama burada gördüklerimiz filmin fragmanıydı…
Nükleer facia sonrasında Pripyat ile birlikte Çernobil’de yaşayanlar da 24 saat içerisinde tahliye edilmeye başlamışlar. Ardına bile bakmadan anılarını, yaşanmışlıklarını bir çırpıda bırakıp Kiev’in farklı bölgelerine göç ettirilen işçi ailelerinden bir kısmı zamanla tekrar yuvalarına geri dönmüşler. Köy evlerinin bazılarında yaşamın devam ettiğini görünce hem şaşırdım hem de çok üzüldüm. Ait oldukları yerden kopamayıp, öleceksek burada ölelim diyip canlarını kaybetme pahasına geri dönmek isteyenler, kendi yetiştirdikleri ürünlerle besleniyor ve yaşamlarını bu şekilde sürdürüyorlarmış.
Kısa süre sonra gezimizin ilk durağı olan Kahraman İtfaiyeciler Anıtı’na ulaştık. Burası Çernobil itfaiyesinin bulunduğu yer. Felaketin yaşandığı gün reaktörde çıkan yangına ilk müdahale için buradan hareket eden itfaiyecilerin hepsi ne yazık ki hayatını kaybetmiş. Ölen itfaiyecilerin anısına fotoğrafta gördüğünüz bu saygı anıtı dikilmiş.
Çernobil’de Yemek Molası
Anıt ziyareti sonrası saat 12.00’yi geçtiği için yemek molası verip, ardından 17.00’ye kadar devam edecek turumuza başladık. Yemek için konaklamalı turların da gerçekleştiği motelin yanında bulunan yemekhaneye geldik. Burası olayların meydana geldiği reaktöre 25 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Bu arada hatırlatmakta fayda var, Çernobil gezisi sırasında yemek yemek yasak. Tur ücretine yemek dahil. Siz sadece tura başlamadan önce rehberinize ne tür yemek yemek istediğinizi söylüyorsunuz. Zaten turda üç yemek çeşidi var: Domuz eti, tavuk ve sebze yemeği. Biz tavuk etini tercih ettik. Öncesinde patates çorbasına benzer bir çorba içtik. Tavuk yemeği gayet lezzetliydi. Yanında salata ve içeceği ile birlikte oldukça doyurucuydu.
Yarım saatlik yemek molasının ardından reaktörü görmek üzere tekrar yola koyulduk. Önce patlamanın yaşandığı dördüncü reaktörü uzaktan görmek için araçtan indik ve burada rehberimiz Nazar’dan reaktörde neler yaşandığına dair bilgiler aldık. Burada radyasyon seviyesi 0.98 µSv‘e yükseldi. İlginç bir bilgi daha verecek olursam, radyasyon seviyesi asfaltta ve demirde çok daha fazla. Geiger cihazını asfalta yaklaştırınca cihaz alarm verdi ve seviye 9, 10 µSv’ye kadar çıktı.
Nükleer reaktörün yanına geldiğimizde radyasyon seviyesi 3.50 µSv‘yi gösteriyordu. Felaketin ardından dört numaralı reaktör kapatılsa da geri kalan reaktörler çalışmaya devam etmiş. Ta ki 2000 yılına kadar. Son reaktör 18 yıl önce kapatılmış. Yukarıda Sovyet döneminde inşa edilen dördüncü reaktörün hatalarla dolu olduğundan bahsetmiştim. İnşasından yapılan en büyük hata ise çatısında yanabilir malzeme kullanılmasıydı. Patlama sonrası radyasyon yaymaya devam eden dördüncü reaktörün tamamı Fransız bir şirket tarafından oldukça dayanıklı bir malzeme ile kaplanmış.
Korku Filmlerinden Çıkmış Gibi: Pripyat Gezisi
Çernobil’den sonraki durağımız proje şehir Pripyat oldu. 1970 yılında inşa edilen şehirde yaşayanların tamamı Çernobil Nükleer Santrali’nde çalışan işçiler ve aileleriydi. Okulları, hastaneleri, kafeleri, sinemaları, restoranlarıyla özenle inşa edilen şehir felaketin ardından bir gün içerisinde boşaltılmış. Ellerinde sadece birer bavulla gönderilen Pripyatlılar kendilerine yeni birer hayat kurmaya çalışsa da ağır radyasyona maruz kaldıkları için hastalıklar peşlerini bırakmamış.
Pripyat gezisi için ilk durağımız korku filmlerini andıran bir anaokuluydu. Yerlere saçılmış oyuncak bebekler, kitaplar, paslanmış ranzalarla adeta bir film setindeymişim gibi hissettim. Kaderine terk edilmiş binalar çürümeye yüz tutmuş. Buradaki radyasyon seviyesine baktığımızda değer 0.20 µSv’yi gösteriyordu.
Bir sonraki durağımızsa ortaokuldu. İçerisinde basket sahası ve yüzme havuzu da bulunan bina bugün harap halde. Rehberimiz binanın önceki fotoğraflarını gösterince gözlerimize inanamadık. Her yere gaz maskeleri dağılmış. Çernobil gezisi boyunca hiçbir şeye dokunamıyorsunuz. Bunun nedeni ise zamanında buradaki eşyaların birçoğu yağmalanmış. Bunun önüne geçebilmek için dokunmanın yasak olduğunu söylüyorlar.
Pripyat’ı daha yakından tanımak için blok binaların bulunduğu bölgeye doğru yola koyulduk. Mesafeler birbirine yakın olsa da her yere araçla gidiliyor. Pripyat şehrinin bir zamanlar ne kadar ihtişamlı ve güzel olduğunu belgeselde izledikten sonra karşılaştığımız manzara inanılır gibi değil. Etrafta çıt yok. Burada zaman 1986’da durmuş. Sanki geçmişe doğru bir yolculuğa çıkmışsınız gibi, bunun tarifi inanın çok zor… Sadece 16 yıllık bir şehir olan Pripyat’taki kafeler, restoranlar, alışveriş merkezleri şu an tanınmaz halde. Birçoğu çürümüş ve kaderine terk edilmiş.
Binaların ardından Dinyeper Nehri’ne doğru kısa bir yürüyüşe çıktık. Amacımız mutasyona uğrayan kedibalıklarını görebilmekti. Çernobil çevresinde avlanmak yasak olduğu için buradaki hayvanlar radyasyonun da etkisiyle mutasyona uğramış ve şekilleri değişmiş. Radyasyon nedeniyle birçok hayvan da öldürülmek zorunda kalmış. Balık göremedik belki ama yanımıza yanaşan bir tilkinin ne kadar evcilleştiğine şahit olduk. Yemek bulmak imkansız olduğu için tura gelen rehberler tarafından beslenen birkaç tilki varmış. Başta ürksem de rehberin elinden yemek alması ve zararsızca çevremizde dolaşması içimi burktu. Öyle zayıftı ki hayatta kalabilmesi bile bence mucizeydi.
Gezide beni en çok etkileyen yerlerden biri de Pripyat Lunaparkı oldu. 1 Mayıs 1986 yılındaki İşçi Bayramı’nda açılması beklenen lunapark tarihe açılamayan tek lunapark olarak kazındı. Binlerce çocuğun eğleneceği, kahkahaların eksik olmayacağı yer şimdi adeta bir mezarlık görünümünde. Açılışından beş gün önce yaşanan nükleer facia lunaparkı da tanınmaz hale getirmiş. Buradaki oyuncaklar aşırı radyasyon içerdiği için büyük bir kısmı toprağa gömülmüş. Sadece dönme dolap ve çarpışan arabalar kalmış. Metal çok fazla radyasyon tuttuğu için rehberimiz Geiger cihazını buraya yaklaştırınca rakam 400 µSv‘lere kadar çıktı!
Gezimizin son durağı Sovyet döneminin en güçlü radarı olarak bilinen Duga 3 oldu. Kum dolu bir tepeden aşağı inerek ulaşabildiğiniz Duga 3 Soğuk Savaş Dönemi’nde olası bir roket saldırısını haber vermek amacıyla inşa edilmiş. Çıkardığı seslerden dolayı Rus ağaçkakanı olarak da adlandırılan radar şimdilerde görünüm itibariyle devasa bir demir yığınını andırıyordu. Öyle ki radarın tamamını görmek isterseniz boynunuzun tutulmasını göze almanız gerekiyor. Burada da yeterli foto çektikten ve bilgiler aldıktan sonra aracımıza geri döndük ve radyasyon ölçüm cihazından geçmek üzere çıkış noktasına doğru yol almaya başladık.
Saatler 17.00’yi gösterirken ilk ölçüm noktasına ulaştık. Çernobil gezisi sonrasında iki kez radyasyon ölçümünden geçiliyor. Bir basamakla cihazın üstüne çıkıp ellerinizi makineye yaslıyorsunuz. Yeşil yanarsa temiz, kırmızı yanarsa tehlike işareti var demekmiş. Yeşil yandığında çıkış kapısı açılıyor. Vücudunuzda radyasyon seviyesi yüksekse buradan çıkmanıza izin verilmiyormuş. Kalanlara ne yapıyorlar merak ettim 🙂 Biz de teker teker ölçümden geçtik, turdaki herkes “temiz”di. İkinci ölçüm noktasından da sorunsuz bir şekilde geçtikten sonra turumuz son bulmuştu. Yaklaşık üç saatlik bir yolculukla Kiev’e doğru hareket ettiğimizde “bucket list”ime bir çentik daha attım. Uzun süre hafızamdan silemeyeceğim bir deneyim yaşamanın mutluluğunu yaşıyordum. İçimdeki macera sever çocuğun hiç büyümemesi dileğiyle…
Kiev gezi rehberi, Kharkiv gezi rehberi ve Odessa gezi rehberi yazılarıma da göz atabilirsiniz. Ukrayna’nın şirin kenti Lviv gezisine dair tüm detayları Lviv gezi rehberi yazımda bulabilirsiniz.
*Dilerseniz Instagram ve Youtube hesaplarımı da takip edebilirsiniz.
*Yazı veya konuyla ilgili kafanıza takılan bir şey mi var? Düşüncelerinizi yorumlara yazarsanız çok sevinirim:)
Öncelikle belirtmeliyim ki uzun yazıları okumayı sevmesem de bu yazıyı bir çırpıda okudum. Sanki sizlerle oraya gitmiş gibi oldum. Bu yazıyı da Bein Connect de Çernobil dizisini izleyip daha sonra Çernobil kazası nasıl oluştu diye yazarak kendimi bu sayfada buldum. Henüz 1. bölümü izledim.
Merhaba, bu şekilde aktarabildiysem ne mutlu bana. Dizi Çernobil faciasını çok iyi ele almış, ben de ilgiyle izlemiştim.
Ukrayna’ya pasaportsuz gidiliyor peki Çernobile pasaportsuz sadece kimlik kartı ile girme şansımız yok muudr acaba? Yazı için teşekkürler. 🙂
Hayır kesinlikle pasport şart
Kievde tur ışını yapan bir çok operatörün whatsapp numarasi var. Mesaj attim sadece kimlik yeterli bilgisi verdiler
Yazınızı çok detaylı ve faydalı buldum. Sizin icin muhteşem bir deneyim olduğu aşikar, ben de bir sonraki tatil planım icin pripyat gezisini aklımda bulunduracağım. Bununla birlikte gözüme çarpan bir detayı belirtmeden edemeyeceğim: MR (manyetik rezonans) görüntüleme yöntemi radyasyon ihtiva etmez, dev miknatislarla görüntüleme yapılır. Radyasyona maruz kaldığımız görüntüleme yöntemleri ise BT (bilgisayarlı tomografi) ve PET (pozitron emisyon tomografisi)’dir.
Bilgilendirme için çok teşekkürler…
Merhaba, Geiger cihazı almasak herhangi bir sorun oluyor mu? Cihazın koruma ya da başka bir yönden bize herhangi bir faydası var mı?
Merhaba, Geiger sadece radyasyon seviyesini ölçmeye yarayan bir alet. Kiralamasanız da olur. Koruma açısından bir faydası yok.
Etkilenmemek elde değil, muhteşem bir yazı olmuş bir kadın olarak hem cesaretinize hem de elinize sağlık.
Çok teşekkürler. Sevgiler:)
İnternette yaptığım araştımalar kadarıyla Çernobil hakkında en güncel bilgilere sahip olan sizsiniz, gittiğiniz turu öneriyor musunuz ve eksikleri varsa neler? Bir de yazınızda Çernobil’e bazen kabul edilmeme durumundan bahsetmişsiniz, bu durumda ücret iadesi hakkında bilginiz var mı?
Biz turdan çok memnun kaldık, tavsiye ederim. Kabul edilmeme durumu nadir görülmekle birlikte böyle bir durumda para iadesinin yapıldığını okumuştum.
Bugün yaşadığımız yerde de aynı şey olsa, sanırım biz de tıpkı Pripyatlıların yaptığı gibi dönüp dolaşıp yine yaşadığımız yere dönmek isteriz. İnsanın kendi toprağı gibisi var mı? O toprağa o kadar değer verip bunların olmasına bile bile göz yummak niye anlamış değilim. Bu arada Çernobil’i çok güzel anlatmışsınız, teşekkürler.
Beğenmenize sevindim, sevgiler 🙂
Eline sağlık Birten, yazdıklarını okurken oralara gidip üzülmemek elde değil. İnsanoğlu kendine bundan daha fazla zarar vermez herhalde. :((
Çok teşekkür ederim. Buradan ders çıkarılcak çok şey var…
instagram hikayelerinizde Çernobil’e gittiğinizi gördüğümde aynı kafadan olduğumuzu anlamıştım. Yaşadıklarınızı aktardıktan sonra Çernobil’e kesin gitme karar aldım. Umarım en kısa zamanda Çernobil’den size selam gönderebilirim:) Elinize sağlık
Harika:) Umarım siz de bu farklı deneyimi yaşama fırsatı bulursunuz.
Emeğinize sağlık, insan hırsının ne kadar tehlikeli olabildiğini tekrar öğrendik
Çok teşekkür ederim, evet maalesef acı bir durum.