Sağ tarafım mavi, sol tarafım yeşil içimse huzurla kaplı… Gözlerimi kapıyorum. Önce cırcır böceklerinin sesi ardından yaprak hışırtıları ve denizin eşsiz uğultusu adeta ünlü bir orkestranın bestesi gibi… Belki üstüne söz yazamıyorum ama yapabildiğim sadece anı yaşamak…
Burada mavinin büyüsüne kapılıp bir anda kendinizi suyun derinliklerinde bulabilirsiniz. Düşünmeden, umarsızca…
Her koyu akvaryum gibi olan Ölüdeniz oldukça küçük bir belde olmasına rağmen tatil anlayışı denize girmek, güneşlenmek ve kitap okumak olanlar için en ideal seçimlerden biri… Bodrum ve Çeşme’deki hareketli yaşam burada kendini dinginliğe bırakıyor.
Başka bir renk, başka bir dünya burası sanki… Gördüğünüz güzellikler gözlerinize sığmıyor. İnsan elinin değmediği yerlerde tabiat tüm güzelliğini ahenkle sergiliyor. Şehirleri betonlara hapsedenlere kafa tutarcasına…
Dilerseniz rüzgarı arkanıza alıp denize açılın ve cennet gibi koyları keşfedin, dilerseniz birbirinden güzel plajlarda kendinizi güneşin kollarına bırakın. Ya da paraşütle Ölüdeniz’in eşsiz güzelliğine bir de yukarılardan şahit olun. Kelebekler Vadisi’ne gidip balıkların eşliğinde suyun altını keşfedin. Hangisini tercih ederseniz edin yüzünüzde gülümsemeyle ”iyi ki gelmişim” diyebileceğiniz bir yer Ölüdeniz.
Belcekız Plajı
Ölüdeniz fotoğraflarında hepimizin imrenerek baktığı o meşhur plaj burası. O kadar canlı bir rengi var ki kendinizi bir an önce denize atmak istiyorsunuz. Burası aynı zamanda yamaç paraşütü yapanların iniş pisti. Paraşütlerin biri iniyor, biri havalanıyor… O sırada binmeye cesaret edememiştim ancak kim bilir bu muhteşem manzarayı bir de gökyüzünden görmek ne muhteşem olurdu…
Arabanız olmasa bile buraya dolmuşla ulaşım oldukça kolay. 5 TL’ye dolmuş plajın girişinde sizi bırakıyor. Aynı şekilde her on dakikada bir Hisarönü, Ovacık, Fethiye’ye seferler düzenleniyor. Biz gittiğimizde hava rüzgarlı olduğu için deniz dalgalıydı. Ben soğuk deniz sevmeyenlerdenim o yüzden suyun ılık olmasına bayıldım. Taşlık olduğu için girişte biraz zorlanabilirsiniz bu yüzden tavsiyem deniz ayakkabısı ile girmeniz.
Belcekız’da denize giriş parası yok, eğer şezlong ve şemsiye almak isterseniz kişi başı 12 TL veriyorsunuz. Yok, ben kuma havlumu serer yatarım diyorsanız upuzun kumsal sizi bekliyor:) Ancak Fethiye’nin kavurucu güneşinde şemsiyesiz yattığınızda yarım saatte ıstakoz gibi olabilirsiniz, benden söylemesi:) Belcekız’ın etrafında birçok restoran ve cafe bulunuyor. Dilerseniz denize girip, güneşlenip sonrasında serinlemek için herhangi birini tercih edebilirsiniz.
Kaldığımız otelin sahibesine girebileceğimiz dalgasız ve temiz deniz sorduğumuzda bize SunCity Hotel’in plajını önerdi. Belcekız’ın en sonunda yer alan özel plajın kendine ait servisleri var. Otelimizin önünden saat başı geçtiğini öğrenince denemeye karar verdik.
Giriş 20 TL. Şezlong ve şemsiye dahil. Denizi koy olduğu için Belcekız’a göre çok daha temiz ve hiç dalga yok. Otel olmasına rağmen yemek fiyatları da gayet uygun. En sevdiğim yanı çocuklu aileler için özel bir bölüm ayırmalarıydı. Böylece duyabileceğiniz tek ses dalga ve kuş sesleri oluyor.
Kabak Koyu
Buranın methini o kadar çok duymuştuk ki Fethiye’ye gittiğimizi duyan herkes mutlaka Kabak koyuna uğrayın dediği için burada ne varmış acaba diye bir günümüzü ayırmaya karar verdik. Ovacık’tan dolmuşa binerek koyun bulunduğu tepeye kadar geldik. Buradan sonra iki seçeneğiniz var. Birincisi aşağı kadar yürüyerek inmek. Ancak Kelebekler Vadisi gibi buranın yolu da oldukça engebeli, topraktan bozma bir yol olduğu için biz dolmuşla inmeye karar verdik. Dolmuş dediğime bakmayın, günde kaç sefer inip çıkmaktan her yeri çamur içinde kalmış, neredeyse külüstür bir arazi aracına kişi başı 5 TL vererek aşağı iniyorsunuz. Yol o kadar kötü ki kimi yerlerde uçurumun kenarında gidiyor araç, ha düştük ha düşeceğiz derken yetmiyor bir de sallayıp hoplatıyor:) Yaklaşık on dakikalık kötü bir yolculuk sonrası nihayet aşağıya ulaşıyoruz.
Sahil oldukça küçük ve taşlık. Kenarda uzun bir tente var ancak o kadar kalabalık ki tanımadığınız insanlarla neredeyse kucak kucağa oturmak durumunda kalıyorsunuz. Havlu serdiniz ancak taşlar o kadar batıyor ki bir süre sonra oturmaktan vazgeçip denize gireyim en iyisi diyorsunuz. Ancak deniz de taşlık ve çok bulanık. Neyse ki deniz ayakkabımı getirdim, ne var hemen girerim diye sevinirken dalganın çarpmasıyla ayakkabılarımı ayağımdan alıp götürmesi bir oldu. Deniz o kadar dalgalıydı ki yanımda köpekle denize giren çocuğun neredeyse köpeğini yutuyordu, çocuk zor kurtardı. Moralimi bozmayayım, buraya kadar gelmişim gireyim dememle beni dalganın alıp götürmesi bir oldu. Ben ki 6 yaşımdan beri denize girerim az daha boğulacağım diye ödüm koptu:) Bir karış suda insanlar nasıl boğuluyor diye şaşırırdım, başıma gelince anlamış oldum. Denizle şaka olmazmış.
Kabak koyu benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, değil bir günümü ayırmak keşke hiç gelmeseymişiz diyerek eşyalarımızı topladığımız gibi yukarı çıkmak için dolmuşu beklemeye başladık. Her istediğinizde yukarı çıkamıyorsunuz, aracı dolduracak kişi sayısına ulaşınca araç kalkıyor. Eğer 4-5 kişi olursanız fiyat artıyor, 7-8 TL’ye çıkabiliyorsunuz. Neyse ki öğlen olmasına rağmen bizim gibi memnun kalmayan 5-6 kişi daha ayrılmak için sıradaydı. O yolu bir kez daha nasıl çıktım, düşününce kendime hayret ediyorum:)
Kabak koyu eğer beklentiniz sadece doğa ile baş başa kalmak, oradaki bungalovlarda konaklayıp gece ateş etrafında şarkı söylemekse sizi tatmin edebilir. Ancak Fethiye’de çok daha güzel yerler gördükten sonra üzgünüm Kabak seninle böyle vedalaşmak istemezdim…
Kuleli Koyu
Her güne farklı bir koy arayışımızda karşımıza çıkan Kuleli’ye iyi ki şans vermişisiz. Koyun adını alan Kuleli Beach Club’a Hisarönü’nden yaklaşık 45 dakikalık bir dolmuş yolculuğu sonrası ulaşabiliyorsunuz. Giriş 20 TL. İki şezlong ve şemsiye dahil. Deniz tam da hayal ettiğim gibi tertemiz, taşlık olmasına rağmen ayağınızı hiç acıtmıyor. Dilerseniz iskeleden de girebiliyorsunuz.
İçerisi oldukça geniş, deniz kenarında oturabileceğiniz gibi tamamen kafa dinlemek için ağaçların altındaki kapalı locaları da tercih edebilirsiniz. Yemek çeşitleri de oldukça zengin. Gözlemeden pideye kadar her şey var. Fiyatlar 10-20 TL arası değişiyor. Bir tek akşam üzeri happy hour başladığı için yüksek sesli müzik bir süre sonra rahatsız edebiliyor.
Hisarönü
Fethiye’ye gelmeden önce amacınızın sadece kafa dinlemek ve yeşile dalıp huzur bulmak olduğundan emin olun. Beklentiniz çılgın bir gece hayatıysa büyük bir hayal kırıklığı ile evinizin yolunu tutmanız muhtemel. Elbette burada da barlar var, sen de amma abarttın diyebilirsiniz, ancak yaşlı İngiliz ve Almanlarla dans etmek pek de keyifli olmasa gerek:) Etraf dondurmacıdan dondurmasını alıp salına salına yürüyen turistlerden ibaret. Yanyana dizili birçok bar var ancak onlarda da tek tük turist var, tek yaptıkları bira içip kendi ülkelerinin maçlarını izlemek:) Alışveriş beklentiniz varsa onu da unutun derim, her tarafta sahte Lacoste, Burberry çanta, sweatshirt satan mağazalarla dolu. Burası bence Bodrum’un Gümbet’i.
Paspatur
Fethiye’nin içindeki ünlü çarşı Paspatur renkli şemsiyeleri ve sıralanan dükkanları ile keyifli vakit geçirebileceğiniz bir yer. Sahilde yürüyüş yaptıktan sonra buraya uğrayabilir, sevdiklerinize hediyelik eşyalar bakabilirsiniz. Buradaki barlar ve restoranlar oldukça canlı. Fethiye’de fiyatlar diğer tatil beldelerine göre çok çok uygun. 10-12 liraya içkinizi içebilir, 15 liraya güzel bir restoranda karnınızı doyurabilirsiniz.
Tatilden beklentiniz bol huzur, doğa ve sessizlikse Fethiye bunu tam anlamıyla karşılıyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşadığımız stres ve gerginliği atmak için birkaç gün bile olsa bu cennet beldeye gelip kendimizi sıfırlamaya ihtiyacımız var. Elimizde böyle bir doğal zenginlik olması ülkemiz için çok büyük bir şans. Umarım bakir halini korumaya devam eder…
Bunları Unutmayın
- Fethiye’de yaz aylarında sıcaklık 40 dereceyi buluyor. Güneşe çıkmadan önce mutlaka yüksek faktörlü güneş kremi sürmeyi unutmayın.
- Kelebekler vadisi, kabak koyu vb yerlere gitme planınız varsa ayağınıza spor ayakkabı giyin. Dik yokuşlarda parmak arası terlikle inmek sizi oldukça zorlayabilir.
- Buraya kadar gelmişken bir çılgınlık yapıp yamaç paraşütünü deneyin. Sonra benim gibi pişmanlığınızı uzun süre atamayabilirsiniz:)
- Denize giderken yanınıza deniz gözlüğünüzü alın, cam gibi suda yüzerken balıkları takip etmek çok keyifli.
- Eğer vaktiniz kısıtlı değilse tekne turlarına katılarak cennet gibi koyları keşfedin. On İki Adalar tekne turu yazımı buradan okuyabilirsiniz.