Bir hafta boyunca yaklaşık 1000 kilometre yol yaparak gezdiğimiz Ürdün Ortadoğu’nun bambaşka bir yüzü ile tanıştırdı bizi. İlk Ortadoğu seyahatimdi ve nasıl bir ülke ile karşılaşacağımı bilmemenin heyecanı ve gerginliği vardı üzerimde. Ürdün öyle bir ülke ki her şehrinde bambaşka deneyimler yaşatıyor size. MÖ 7000 yılına uzanan geçmişiyle zaman yolculuğuna çıkacağınız Amman, yeryüzünün 400 metre aşağısındaki konumuyla dünyanın en alçak noktası Lut Gölü, Mars’a en yakın coğrafi özellikleri taşıyan Wadi Rum, dünyanın yedi harikasından biri Petra ile Ürdün büyüleyici bir seyahat rotası. Hazırsanız, Ortadoğu’nun en güzel ülkelerinden biri olan Ürdün’ü daha yakından keşfetmeye başlayalım!
Siz de Ürdün gezi planı yapıyorsanız işinize yarayabilecek tüm bilgileri Ürdün Gezi Rehberi yazımda paylaştım. Ürdün kaç günde gezilir, Ürdün seyahat rotası nasıl planlanır, Ürdün güvenli mi gibi aklınıza takılabilecek tüm sorulara cevap bulabilirsiniz. Instagram hesabımda (@seyahatimgeldi) Ürdün gezimin tüm detaylarını paylaştım, öne çıkan hikayelere ve postlara göz atmayı unutmayın:)
Ürdün Gezilecek Yerler
Yazının İçindekiler
Biz Ürdün gezimize ülkenin kuzeyinde yer alan başkent Amman’dan başladık. Petra ve Wadi Rum rotasını takip ederek ülkenin en güneyinde yer alan Akabe’ye kadar indik. Dönüşte Lut Gölü (Dead Sea) üzerinden tekrar kuzeye çıkarak Amman’da gezimizi bitirdik. Jerash, Wadi Mujib, Kerak Kalesi, Madaba, Nebo Dağı gibi Ürdün’de keşfedilmeyi bekleyen çok fazla yer var. Biz buralara gidemedik ama belki siz gezi listenize eklemek istersiniz.
Amman
Dünyanın en eski şehirlerinden birinin Ürdün’ün başkenti Amman olduğunu biliyor muydunuz? Taş Devri’ne uzanan geçmişiyle Amman başta Ammon Krallığı olmak üzere Asur, Babil, Nebati, Roma, Emevi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti ile harmanlanan bir şehir. Gezinize eski kent merkezinin kalbi Al Balad ile başlamanızı öneririm. Burası fazlasıyla Eminönü’ne benziyor; baharat dükkanları, sokak pazarları, fırınlar, geleneksel eşya satan dükkanlarla her daim kalabalık ve hareketli.
Amman tıpkı İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulu bir şehir, eski kenti tepeden görmek ve geçmişe doğru keyifli bir yolculuğa çıkmak için Citadel (Amman Kalesi) listenizde mutlaka olmalı. Giriş ücreti 3 jod, Jordan Pass ile ücretsiz giriş yapabileceğiniz Amman Kalesi geniş bir arkeolojik alan olduğu için en az 2-3 saatinizi ayırmanızı öneririm. Herkül Tapınağı, Emevi Sarayı, Bizans Kalesi görebileceğiniz başlıca yapılar. Konum olarak şehrin tepe noktasında bulunduğu için aracınız varsa araçla gitmenizi öneririm, ücretsiz otopark imkanı bulunuyor.
Citadel ile birlikte Amman’da görmeden dönmemeniz gereken tarihi noktalardan biri de Roma Tiyatrosu. Al Balad bölgesinde tüm görkemiyle sizi karşılayan ve Romalılar döneminden günümüze gelen tarihi tiyatroya 2 jod giriş ücreti ödeyerek girebilirsiniz. (Jordan Pass geçerli) Zarif mimarisiyle ve turkuaz rengiyle dikkat çeken Kral 1. Abdullah Camii, rengarenk süsleriyle fotoğraf çekebileceğiniz Rainbow Street, Amman ve Ürdün tarihini yakından inceleyebileceğiniz Amman Arkeoloji Müzesi de listenize ekleyebileceğiniz yerlerden sadece birkaçı.
Amman’da ne nerede yenir diyenler için ilk önerim Shanab Restaurant. Bizdeki dönere benzeyen hem tavuklu hem dana etli hazırlanan shawarma Ürdün’ün en ünlü yemeklerinden biri. Biz Yathreb Street’teki şubesine gittik, eski şehirde de şubesi var. Fiyatlar 2-5 jod arasında değişiyor. Mezeleriyle ünlü Hashem Restaurant ve Sufra Restaurant da Amman’ın en iyi restoranları arasında. Amman’da canınız tatlı çekerse Habibah Sweet’e uğrayabilirsiniz, şehrin en meşhur tatlıcısında künefe ve baklava gibi aşina olduğumuz lezzetleri deneyebilirsiniz.
Biz Amman’da 1 gece konakladık, konakladığımız otelin ismi Rafi Hotel. Konum olarak Roma Tiyatrosu’na birkaç dakikalık yürüyüş mesafesindeydi ama hijyen ve hizmet kalitesinden memnun kalmadığımız için öneremeyeceğim. Amman konaklama seçeneklerini buradan inceleyebilirsiniz.
Jerash
Ürdün’de Roma İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan yerlerin başında Jerash geliyor. Ortadoğu’nun Pompei’si olarak anılan Jerash Antik Roma döneminin en önemli ticaret merkezlerinden biriydi. MS 749 yılında yaşanan şiddetli depremin etkisiyle büyük bölümü yıkılan Jerash yüzlerce yıl toprağın altında gömülü kaldıktan sonra Alman bir kaşif tarafından 1800 yıllarda yeniden keşfedilmiş.
Hadrian Kapısı, Hipodrom, Zeus Tapınağı, Tiyatro, Artemis Tapınağı, Bizans Kilisesi, Oval Plaza ile günümüzde en iyi korunmuş Roma antik kentleri arasında yer alan Jerash’a en az yarım gününüzü ayırmalısınız. Amman’a 50 kilometre uzaklıkta bulunan Jerash Antik Kenti’ne giriş ücreti 10 jod, eğer Jordan Pass’iniz varsa ücretsiz giriş yapabilirsiniz.
Petra
Ürdün denince akla ilk gelen yer Petra ve hiç şüphesiz Ürdün gezilecek yerler listesinde ilk sırada yer almayı hak edecek kadar büyüleyici. Bir yanı çöl, bir yanı uçsuz bucaksız vadilerle çevrili Petra bu zamana kadar gördüğüm en etkileyici antik kent. Petra’nın geçmişi MÖ 400 yılına dek uzanıyor. Nebatilerin kurduğu Petra antik kenti Roma ve Bizans imparatorluklarına ev sahipliği yapmış MS 363 yılında yaşanan büyük depremle tıpkı Jerash gibi tamamı toprak altında kalmış ve kent unutulmaya yüz tutmuş.
Binlerce yıl gizlenen Kayıp Şehir Petra’nın keşfi 1800’lü yılları buluyor. İsviçreli kaşif Johann Burckhardt tarafından keşfedilen Petra’nın yalnızca %15’lik kısmı kazılarla gün yüzüne çıkartılabilmiş, düşünsenize %85’lik kısmı hala toprak altında ve küçük bir kısmı bile dünyanın en fazla ziyaret edilen antik kenti olmasını sağlıyor.
Gün ışığında pembe ve kırmızıya dönen kayalarıyla Gül Şehri ismiyle anılan Petra 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenmiş, 2006 yılında ise Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri ilan edilmiş. Yaklaşık 100 kilometrekarelik bir alana yayılan Petra Antik Kenti’ni gezmek için en az iki gününüzü ayırmanızı öneririm. Çok geniş bir alana yayılmakla birlikte inişli-çıkışlı bir antik kent olduğu için bir günde tamamını gezmek inanılmaz yorucu olur.
Ürdün seyahat planı yaparken öncelikli olarak Petra’ya kaç gün ayırabileceğinizi göz önüne alarak plan yapmanızı öneririm. Biz Petra’ya iki gün ayırdık. İlk gün ana girişten başlayıp The Siq, El Hazne Kraliyet Mezarları ve ve Roma Tiyatrosu’na kadar olan kısmını gezdik. İkinci gün Little Petra (Küçük Petra) ismi verilen ikinci girişten gezimize başlayıp Manastır (Monastery) ve Büyük Tapınak bölümlerini gezdik. Neden böyle bir plan yaptığımızı aşağıdaki Petra haritasından rahatlıkla görebilirsiniz.
Eğer Petra’nın ana girişinden başlayıp Manastır’a kadar gitmek isterseniz bol merdivenli, tırmanmalı bir rotanın sizi beklediğini bilmelisiniz. El Hazne binasından sonra yaklaşık 800 basamak tırmanmalı bir yoldan bahsediyorum! Yüksek kondisyon gerektiren bir rota ve eğer sıcak havada giderseniz epey zorlanırsınız. Üstelik Manastır’dan Küçük Petra’ya ulaşmak için de vadide bir o kadar merdiven ve yokuş tırmanmanız gerekiyor.
Bu nedenle Petra’yı iki ayrı güne bölüp birinci gün Siq, El Hazne ve Amfi Tiyatro, ikinci gün Küçük Petra’dan başlayıp Manastır ve Büyük Tapınak’a gitmenizi öneririm. Rotaya Küçük Petra’dan başlarsanız yokuş yukarı çıkmak yerine vadiden aşağı inerek Manastır’a ulaşıyorsunuz ama yine kolay bir rota olmadığını belirtmek isterim.
Petra Giriş Ücreti
Petra’ya tek girişlik bilet ücreti 50 jod, iki günlük giriş ücreti 55 jod. Tek girişlik Petra ziyaretini kapsayan Jordan Pass ücreti 70 jod, 2 girişlik Petra ziyaretini kapsayan Jordan Pass ücreti 75 jod, 3 girişlik Petra ziyaretini kapsayan Jordan Pass ücreti 80 jod. Jordan Pass’inizi internetten alsanız bile (bknz: Jordan Pass) yanınıza mutlaka çıktısını alın, Petra ana girişinde çıktıyı gösterip Petra giriş biletlerinizi alıyorsunuz. Pasaportunuzu da yanınıza almayı unutmayın, girişte kontrol ediyorlar.
Petra By Night
Pazartesi, Çarşamba ve Perşembe günleri düzenlenen Petra by Night etkinliği ile Petra’nın gece fenerlerle aydınlatılmış halini görmeniz mümkün. Ancak ne yazık ki Jordan Pass geçerli değil, bu etkinliğe katılmak için ekstra 17 jod ücret ödemeniz gerekiyor ve biletler sadece Petra Antik Kent girişinden alınıyor. Etkinlik saat 20.30’da başlıyor, 22.30’da bitiyor. Biz katılmadık ama Petra’yı bir de gece ışıklandırılmış haliyle göreyim diyorsanız farklı bir deneyim olabilir.
Petra’da nerede kalınır diyenler için iki gece boyunca konakladığımız Mövenpick Resort Petra’yı gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim. Petra ana girişinin tam karşısında yer alan konumu, geniş ve ferah odaları, hizmet kalitesi ile oldukça memnun kaldık.
Ürdün Gezilecek Yerler: Wadi Rum
Yeryüzünde Mars yüzeyine en çok benzeyen yer olması ile “Dünyadaki Mars” olarak ünlenen ve pek çok Hollywood filmine ev sahipliği yapan Wadi Rum Ürdün gezilecek yerler listesinin olmazsa olmazlarından. Biz Wadi Rum’a iki gün ayırdık ve harika zaman geçirdik. Bu kadar keyif almamızın öncelikli nedenlerinden biri kaldığımız balon oteldi. Sun City Camp’in Martian Dome ismi verilen Mars çadırında unutulmaz bir konaklama deneyimi yaşadık. Sabah çölde gün doğumu ile başlayıp, gece binlerce yıldızın altında uyumanın hissini yazarak tarif etmem çok zor.
Wadi Rum’da balon otellerin yanı sıra bedevi çadırlarında da konaklayabilirsiniz. Bedevilerin binlerce yıllık konaklama geleneğinin yansıması olan bedevi çadırlarında her bütçeye uygun seçenek bulmanız mümkün.
Wadi Rum’daki tüm otel seçeneklerine buradan ulaşabilirsiniz.
Wadi Rum’a geldiğinizde yapmadan dönmemeniz gereken aktivitelerden biri Jeep Safari. Biz otelimizden ayarladığımız 3 saatlik safari turu ile kızıl kumların arasında çok eğlendik. Tur ücreti araç başı 35 jod. 2-3 ve 4 saatlik olmak üzere farklı tur seçenekleri sunuluyor. Bütçe ve zamanına göre dilediğinizi seçebilirsiniz. Wadi Rum’da balon turu ve yıldız gözlemciliği katılabileceğiniz diğer etkinlikler arasında.
Wadi Rum’da bizi en çok etkileyen yerlerden biri de Tarihi Hicaz Treni idi. Sultan II. Abdülhamit döneminde kutsal topraklara daha kolay ulaşım sağlanabilmesi için Şam ile Medine arasında yapımına başlanan Hicaz Demiryolu 1300 kilometrelik bir uzunluğa sahipti. Ancak ne yazık ki Arabistanlı Lawrance İngilizlerle iş birliği yaparak Osmanlılar’a ait treni tahrip etmiş ve Osmanlıların bölgeyle bağlantısını tamamen kopartmış.
Günümüzde trenin birebir kopyasını Wadi Rum’da ziyaret edebilirsiniz. Yakın zamana kadar trende Türk bayrağı dalgalanıyormuş ancak biz gittiğimizde bayrağımızı göremedik. Jordan Pass alırsanız haftanın belli günlerinde Hicaz treni ile nostalji yolculuğuna çıkabilirsiniz. Bu yolculukta Arapların Osmanlı trenine yaptıkları saldırı da canlandırılıyor. Ücretsiz bilet için Jordan Pass’in sitesinden kayıt yaptırmanız gerekiyor.
Akabe
Ürdün’ün Kızıldeniz’e açılan liman şehri Akabe aynı zamanda ülkenin denize kıyısı olan tek şehri. Biz Akabe’ye Wadi Rum’dan günübirlik geçtik. Akabe ülkenin vergisiz bölgesi olması nedeniyle giriş ve çıkışlar oldukça sıkı denetleniyor. Tıpkı ülke değiştirir gibi araçtan inip öncelikle gümrük memurunun odasına gidiyorsunuz, burada neden geldiğinizi, nerede kalacağınızı, sonra nereye gideceğinizi soruyorlar. Ve pasaportlarınızın fotokopisini alıyorlar. Çıkışta da tıpkı başka bir ülkenin sınırından çıkar gibi aracınızı kontrol ediyorlar.
Eğer Ürdün’de zamanınız kısıtlıysa Akabe’yi pas geçin derim, çünkü gezip görülecek pek bir yer yok ama Kızıldeniz’de dalış ve yüzme deneyimi için vakit ayırabilirsiniz. Şehrin pek çok noktasında dalış yerleri var. Denize girmek içinse yerel halkın olduğu merkezi değil, beach clubları tercih etmenizi öneririm. Yılın neredeyse 300 günü güneşli ve sıcak bir yer Akabe, biz Şubat sonunda gitmemize rağmen hava 25 dereceydi.
Akabe sahil kenti olduğu için deniz ürünü yiyebileceğiniz pek çok restoran var. Hem lezzetli hem uygun fiyatlı öneri isterseniz Al Shami Restaurant’ı listenize mutlaka ekleyin derim. Bakmayın salaş olduğuna, mezeleri parmak ısırtan cinsten. Biz ortaya kalamar tabağı, salata ve üç çeşit meze söyledik, bunun yanında ikram olarak karışık meze tabağı verdiler. İçeceklerle birlikte 16 jod ödedik, yani kişi başı 4 jod’a (176 TL) deniz ürünü ve meze yedik, üstelik tıka basa doyduk:) Restoranda kredi kartı geçmiyor, sadece nakit ödeme yapabiliyorsunuz.
Ürdün’de her yerde içki satışı yok, sadece belirli restoran ve otellerde içki satışına izin veriliyor. Akabe’de içki satan tekel benzeri yer görünce yerel Ürdün birası Petra’dan aldık. Ürdün’de bira bize göre daha pahalı, fiyatı 2 jod.
Ürdün Gezi Rehberi: Lut Gölü
Yeryüzünün 400 metre aşağısındaki konumuyla dünyanın en alçak noktası olarak bilinen Lut Gölü ya da diğer ismiyle Ölü Deniz Ürdün’de görülmesi gereken yerlerden bir diğeri. Yüzde 30’un üzerindeki tuz oranı sebebiyle içinde hiçbir organizma yaşayamadığı için Ölü Deniz ismi verilmiş. Ölü Deniz’in bir diğer özelliği burada isteseniz de batamıyorsunuz, su sizi direkt yukarı kaldırıyor:) Yüksek tuz oranı nedeniyle batmadan su yüzeyinde rahatlıkla durabiliyorsunuz.
Ölü Deniz gezimizin son durağı ve aslında bizim için yorgunluğumuzu atma noktasıydı diyebilirim. Ürdün çok keyifli ama gerçekten yorucu bir rota. Amman’dan başlayıp 1000 kilometrelik yolculuk sonrası Ölü Deniz’de dinlenmek bize ilaç gibi geldi. Ölü Deniz’e iki gün ayırdık ve konaklamak için Mövenpick Resort Dead Sea’yi tercih ettik. Kendine özel plajı olması büyük avantaj çünkü Ölü Deniz’in her yerinden denize girme imkanınız yok. Mevcut işletmeler de hem fazla para istiyor hem de duş, soyunma odası gibi imkanları hepsinde bulmak pek mümkün değil.
Ölü Deniz yeryüzünün en alçak noktası olması nedeniyle burada sıcaklık da yüksek. Bu sayede kışın yaz tatili yapma imkanı yaşayabiliyorsunuz. Tıpkı Akabe gibi Ölü Deniz’de de sıcaklık 20-25 derece civarındaydı, yazın ise sıcaklık 45 dereceyi aşıyormuş. Ama bizim gibi kışın giderseniz sabah erken saatlerde ve akşam epey serin oluyor, yanınıza mutlaka kalın bir şeyler alın.
Ölü Deniz ve Çamur Banyosu
Ölü Deniz’de suya girme ritüelinden de bahsedeyim. Öncelikle 20-25 dakika suda vakit geçirmeniz öneriliyor. Ölü Deniz’in tuzlu suyunda yoğun oranda magnezyum ve potasyum gibi minareller olduğu için cilde son derece faydalı olduğuna inanılıyor. Gerçekten de suya girdikten bir süre sonra cildiniz yumuşamaya başlıyor, sanki bebe yağı ile ovulmuş gibi bir his:) Ama sakın ola ki suyu gözünüze kaçırmayın, yüksek tuz miktarı nedeniyle canınız hayli acıyabilir. Ben suyun tadına bakma gafletinde bulundum, resmen zehir gibi:)
Suda 20 dakika geçirdikten sonra sıra geldi Ölü Deniz’in mucizevi çamurunu sürmeye. Otelde konaklamanın bir diğer avantajı kendi çamur havuzunun bulunması. Görevliler denizden çıkardıkları çamuru geniş bir kaba ekliyor. Siz de burada rahatça kil maskenizi yapabiliyorsunuz. Ölü Deniz’in minerallerini içeren kil maskesinin de cilt için çok faydalı olduğuna inanılıyor. Öyle ki ülkenin pek çok yerinde bu kil maskeleri satılıyor.
Yaklaşık 10-15 dakika boyunca vücudunuzun her yerine bu kilden sürüp kurumasını bekliyorsunuz. Kuruduktan sonra 15-20 dakika daha denize girip beklemeniz öneriliyor. Sonrasında ise güzel bir duş alıp yumuşayan cildinize güneş kremi sürmelisiniz. Tüm bu ritüel sonrası gerçekten de cildim bebek gibi oldu ve günlerce yumuşaklığı devam etti:)
Kışın bile havuz keyfi yaşamanıza imkan sunan 3 farklı ısıtmalı havuzu, zengin açık büfe kahvaltısı, dünya mutfaklarından lezzetler sunan restoranları ve Ölü Deniz’de yüzme ve çamur banyosu ile Mövenpick Resort Dead Sea’de dört dörtlük bir konaklama deneyimi yaşadık ve gezinin yorgunluğunu üzerimizden attık. Otelin tüm detaylarını buradan inceleyebilirsiniz.
Hz. İsa’nın Vaftiz Edildiği Alan (Bethany/El Mağtas)
Ürdün Nehri’nin kıyısında yer alan ve UNESCO Dünya Kültür Mirası tarafından koruma altında bulunan Bethany Hz. İsa’nın vaftiz edildiğine inanılan yer. Ölü Deniz’den araçla ortalama 20 dakikalık yolculukla ulaşabileceğiniz Bethany aynı zamanda İsrail ile sınır konumunda. Nehrin bir yanı Ürdün, bir yanı İsrail toprağı. Bu nedenle çok sıkı şekilde korunuyor.
Bethany’e giriş ücreti 12 jod, Jordan Pass satın alırken Bethany bileti eklerseniz 8 jod’a düşüyor. Biz biletimizi bu şekilde aldık. Girişte önce Jordan Pass’inizi okutup sonra shuttle’a biniyorsunuz. İçeriyi bireysel gezmenize izin verilmiyor, tur rehberi eşliğinde toplu şekilde gezebiliyorsunuz ve yaklaşık 1 saat sürüyor.
Geniş bir arkeolojik alan olmasına rağmen sadece kilise, müze ve Hz. İsa’nın vaftiz edildiği nehri görebiliyorsunuz. İnananlar nehre girerek temsili şekilde vaftiz olabiliyor. Her yıl 6 Ocak’ta Epifani yani Hz. İsa’nın vaftiz edildiği gün burada kutlamalar yapılıyor.
Dolu dolu bir hafta geçirdiğimiz Ürdün gezimizin sonuna geldik. Ürdün’de fazladan zamanınız varsa Wadi Mujib, Karak Kalesi, Nebo Dağı, Madeba’yı da gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Hepinize şimdiden keyifli seyahatler!